YAŞANAN SEL VE TAŞKINLAR İLK OLMADIĞI GİBİ SONDA OLMAYACAKTIR

ANKARA’DA 11 HAZİRAN 2022 TARİHİNDE YAŞANAN SEL VE TAŞKINI ANLAYABİLMEK İÇİN, 11 EYLÜL 1957 TARİHİNDE YAŞANAN SEL VE TAŞKINI İYİ ANLAMAK GEREKİR.

SEL VE TAŞKINLARIN ŞİDDET VE SAYILARININ ARTMASI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDEN DEĞİL, METEOROLOJİK PARAMETRELERİN DİKKATE ALINMAMASINDAN KAYNAKLANMAKTADIR.

YAŞANAN SEL VE TAŞKINLARI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE BAĞLAMAK, OLAYI ÇARPITMAKTIR VE SORUNUN ÇÖZÜMÜNÜ DE ZORLAŞTIRAN BİR YAKLAŞIMDIR.

SOKAKLARIN DERE HALİNE GELMESİ İSE YAĞIŞLARDAN DAHA ÇOK YAPILAŞMADAN KAYNAKLANAN BİR DURUMDUR.

Ankara'da sağanak sele neden oldu! Üç kişi hayatını kaybetti - Son dakika  haberleri – Sözcü

Ülkemizde birçok yerde yaşanan sel ve taşkınlar konusunda, Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından iller bazında olmak üzere gerekli erken uyarılar günler öncesinden yapılmıştır.  Uyarılar yapılmasına rağmen hiçbir şey yapılmadığı ya da yapılamadığı gerçeğini de ne yazık ki yaşayarak görmekteyiz.

Sel ve taşkınlar konusunda erken uyarılar tabiki çok önemlidir. Ancak bu alt yapılarla erken uyarılar olsa bile ne yapılabilir? Önemli olan kentleri sel ve taşkına teslim etmeyecek, meteorolojik olayların afete dönüşmesini önleyecek yapılaşmanın gerçekleştirilmesidir. Erken uyarılar iyi algılanabilir ise mal kayıpları kısmen , can kayıpları ise tamamen önlenebilir.

Erken uyarı yapılmasına rağmen can ve mal kayıpları önlenemiyorsa sorun nerede diye bakmak zorundayız.

Ülkemizde her yıl birçok defa meydana gelen sel ve taşkınlar sonucunda can ve mal kayıpları yaşanmaktadır. Tüm olaylardan sonraki yaklaşımlarımız ise birbirinin tekrarından başka bir şey değildir aslında. Yazılı – görsel basın ve yayın organların da bu konulardaki eğitimi ve öğretiminin ne olduğu bile belli olmayan sosyal medya aracılığı ile oluşturulan sanal uzmanlarının görüşlerine yer verilmektedir. Konu ile ilgili meslek insanlarına ise yazılı ve görsel medya kapatılmaktadır.

Her yıl yaşanan olaylar konusunda aynı şeyleri tekrarlamak, sorunların çözümünden de kaçınmaktır.

Ankara’da sellerde yaşanan can/mal kayıpları ve 1957 yılında yaşanan sel olayı

Ankara’da nerdeyse her yıl can ve mal kaybına neden olan seller yaşanmaktadır. 1957 yılında Ankara’da yaşanan sel ve taşkın olayını anlamaya çalışmak, bugün yaşanan olayları anlayabilmemize belki biraz daha yardımcı olabilir.

11 Eylül 1957 tarihinde Ankara’da yaşanan sel ve taşkın, Hatip Çayı vadisinde Lalahan, Hasanoğlan, Kayaş ve Ankara’ya doğru Üreğil, Mamak, Saimekadın, Gülveren, Demirlibahçe, Bent Deresi, İsmetpaşa Mahallesi, Atıfbey, Dışkapı, Kazıkiçi ve Akköprü semtlerini etkilemiştir. Bu olayda 800 insan hayatını kaybetmiş ve çok büyük maddi zararlar oluşmuştur.

Son yıllarda Ankara’da yaşanan sel ve taşkınlara bakıldığında yaşanan olaylar 1957 yılında yaşanan selin yaşandığı bölgede fakat biraz daha farklı boyutlarda yaşanmaktadır.

Bilindiği gibi Ankara derelerden oluşmaktadır. Ancak Ankara’nın derelerini artık görebilmek mümkün değildir. O yıldan günümüze, şehirleşmede meteorolojik parametreler ve arazi koşulları dikkate alınmadan yapılan rastgele yapılaşmalar nedeniyle sel ve taşkın riski artık daha da artmıştır.

Meteorolojik parametrelerin afete dönüşmesindeki sayı ve şiddet artışları ne yazık ki kentleşmede meteorolojik parametrelerin dikkate alınmamasından kaynaklanmaktadır.  İklim değişiminden değil.

Meteorolojik Karakterli Doğal Afetler Sempozyumu;

Odamız tarafından, 7-9 Ekim 1997 yılında Ankara’da düzenlenen Meteorolojik Karakterli Doğal Afetler Sempozyumunda ve 1999 yılında yayınlanan Meteorolojik Karakterli Doğal Afetler ve Önlemler Raporunda tüm bu yaşananlar ele alınarak sonuç bildirgesi ve rapor tüm kurum ve kuruluşlar ile paylaşılmıştır.

Yaşanan can ve mal kayıplarının yaşanmaması için 25 yıl öncesinde kısa orta ve uzun vadeli çözüm önerileri sıralanmıştır.

Aradan geçen 25 yılı aşkın süre sonucunda tüm kentlerimizde aynı bölgelerde aynı noktalar neredeyse her yıl sellerden etkilenmektedir.

Bu alanların sel bakımından riskli olduğu bilinmesine rağmen sellerden sonra, ölen vatandaşlarımız arkasından ağıtlar yakılarak diğer vatandaşların aynı yerlerde ikamet ettirilmesine devam edilmektedir. Her şey bilinmesine rağmen hiçbir yeni iyileştirme çalışması yapılmamaktadır. 

Belli kesimler ise yaşananları sadece iklim değişimine bağlayarak gerçekleri görünmez kılmaya çalışmaktadır.

25 yıl önce yayınladığımız çalışma metninden;  

Çatılar, bacalar, soğutma kuleleri, yüksek yapılar, köprüler, kablolar, asma köprüler gibi narin yapılar şiddetli rüzgarlara karşı çok duyarlıdır. Bu tür bina ve tesislerin güvenle işletilmesinde rüzgar şiddeti hayati önem taşır.

Doğru bina tasarımları için ülkemizin mümkün olduğunca her noktasında rüzgar yüklerinin belirlenmesi ve ekstrem rüzgar şiddetlerinin istatistiksel özelliklerinin hesaplanması ve yeni meteorolojik veriler ile bunların sürekli olarak yenilenmesi gerekmektedir.

Son yıllarda yerleşim yoğunluğu ve nüfus artması ile seller sonucunda meskun bölgelerde misli görülmemiş zararlar meydana gelmektedir. Yerel idarecilerin bu konuda doğru kararlar alabilmesi için, o yerin meteoroloji, hidroloji, topografya, morfoloji, bitki örtüsü vb. gibi faktörleri de hesaba alarak, değişik sürelerde ortaya çıkabilecek yağış şiddetlerinden yararlanarak gelecekteki sel veya taşkınlardan, sel yataklarında ortaya çıkabilecek yüzeysel su derinliklerinin önceden belirlenmesi gerekir. Ayrıca, şehirlerin İmar Planları hazırlanıp yenilenirken, sel yatakları hidro-meteorolojik analiz ve modeller ile ayrıntılı bir şekilde belirlenip buralarda yapılaşmaya kesinlikle izin verilmemelidir.

İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerdeki fırtına, sel vb. tehlikeli hava şartları normal yayınlar kesilip anında, canlı olarak ve naklen verilmelidir. TV’nin meteoroloji-birimindeki meteoroloji mühendisleri tarafından görüntüler yorumlanıp tehlikedeki insanlara bilgiler sürekli olarak verilmelidir.

Bütün bölgelerde taşkın yatakları için risk alanları belirlenmelidir. Birinci derecede riskli olan alanlarda her ne koşulda olursa olsun hiçbir şekilde yerleşime/yapılaşmaya izin verilmemelidir. Bu bölgelerdeki yerleşimler ise belirlenecek takvime göre boşaltılmalıdır.

Rapor kirliliği;

Son yıllarda yaşanan olaylar iklim değişimine bağlanarak, yeşil kentler ve iklim değişimine dirençli kentler adı altında raporlar hazırlanmaya çalışılmaktadır.

Şehirlerin planlarında meteorolojik parametreler dikkate alınmadığından, kentlerin iklime dirençli hale getirilmesi söylemi gerçekçi olamaz. Bu alan yeni bir iş alanı olarak ortaya çıkmıştır. Yaşanan olaylar yerel yönetimler üzerinde baskı unsuru olarak kullanılarak uygulamadan uzak genel ifadeleri içeren ve birbirini tekrar eden raporlar ile zaman kaybı yaşanmaktadır.  

Eğer bir şeyler yapılmak isteniyor ise, bu süreç para kazanılacak bir alan olmaktan çıkarılmalıdır.

Bu yaklaşımlar sonucunda, sel ve taşkınlar şiddetlenerek devam edecektir. Sel ve taşkınların şiddet ve sayılarının artması iklim değişiminden değil, planlamalarda ve projelerde meteorolojik parametrelerin dikkate alınmamasından kaynaklanmaktadır.   

Tüm kentlerimizde benzer olaylar yaşanmıştır ve yaşanacaktır.

Kamuoyuna Saygılarımızla

TMMOB

Meteoroloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu

Facebook
Twitter
YouTube
Instagram