Atmosfer Kaynaklı Doğal Afetlere Hazır mıyız?

11 Şubat 2021 tarihinde İzmir Çeşme İlçesi Alaçatı Mahallesi ve Balıkesir’in Ayvalık İlçesi Sarımsaklı Mahallesinde meydana gelen, meteorolojik uyarılarla da beklenen hortum ,oluşum yeri ve şiddeti nedeniyle çok sayıda vatandaşımızın yaralanmasına ve büyük maddi hasara neden olmuştur.
Hortumların en önemli üç kriteri; Kararsızlık, nem ve düşey hareket mekanizmasıdır. Bu üç parametrenin bir arada bulunma ölçülerine bağlı olarak şiddetli konvektif fırtınaların oluşum riskini belirler.
Saatte yüzlerce kilometrelik hıza ulaşabilen hortumların, oluşma mekanizması henüz tamamen çözülebilmiş değildir.
Bir hortum meydana gelmesi için nemli bir ortamda ani olarak değişen sıcaklıkla beraber fırtına bulutlarının da oluşması gerekmektedir. Bu da atmosferin yüzeye yakın yerlerinde sıcak ve nemli bir hava kütlesi ile atmosferin üst kısımlarında soğuk ve kuru bir hava kütlesinin var olduğu anlamına gelir.
Alttaki nemli ve sıcak hava kütlesi yükselip üst seviyelerdeki soğuk hava kütlesi ile karşılaştığında türbülanslı (çalkantılı) rüzgârlar oluşur ve bu iki kütle arasındaki hava, şiddetli rüzgârlar eşliğinde dönmeye başlar.
Sıcak ve nemli hava enerjisi bu akıma sürekli olarak pompaladığı için, kısa zaman içinde çok güçlü bir dönme hareketi ile birlikte sıcak hava yukarıya doğru taşınır ve bu esnada yukarıdaki soğuk hava da hızla çökmeye başlar. Oluşan bu ters hareket yeterince büyük olduğunda, huni şeklindeki oluşum bulut tabanından yere doğru inmeye başlar.
Hortum dağılımını belirleyen en önemli faktörler deniz etkisi, alçak basınç merkezlerinin varlığı ve topoğrafyadır.
Ancak radar ve uydu gözlemleri ile otomatik meteoroloji istasyonlarından alınan anlık verilerle oluşum ve gelişiminin görülebildiği hortumun, tahmin merkezlerinde anlık olarak değerlendirilerek meteorolojik uyarıların yapılması mümkündür.
Ancak anlık değerlerle elde edilen tahminlerin en fazla bir kaç saat mertebesinde bir vadede tahmini mümkün kılmasından ötürü, yapılan uyarılar önlem alınmasını sağlayamamaktadır.
Bu denli zarar verici hadiselerin oluşma riskinin birkaç gün öncesinden tahmin edilmesi büyük önem taşımaktadır ve tahmin için de ilgili bölgenin sinoptik klimatolojisinin bilinmesi, bölgede şiddetli konvektif fırtınaları üreten ya da destekleyen çevre koşullarının ortaya çıkarılması, orta ölçekli süreçlerin incelenmesi, yerel etkilerin ortaya çıkarılması gerekmektedir.
Ülkemizde meydana gelen hortum hadiselerine ilişkin kapsamlı bir veri tabanı bulunmamaktadır. Bunun çeşitli nedenleri vardır.
Bu güne kadar gerçekleşen hortum hadiselerinin büyük bölümü son 10 yıla ait kayıtlardadır. Bundaki ana neden, iletişimdeki büyük gelişim (internet ve akıllı telefonlar), Türkiye’de hortum oluşumlarına dair farkındalığın oluşmaya başlamasıdır.
Bu verilerle; ülkemizde hortum görülme sıklığı, Avrupa’daki hortum sıklığıyla uyumlu bir görünüm çizmektedir.
Türkiye’deki hortumların coğrafik dağılımı son derece değişkendir. Akdeniz ve Ege kıyıları en fazla hortumun gözlendiği bölgeler olup Antalya-Anamur arasında kalan bölge, Avrupa’nın en çok hortum görülen bölgelerinin başında yer almaktadır.
Türkiye’de hortumlar farklı bölgelerde farklı mevsimlerde meydana gelebilmektedir. Akdeniz ve Ege kıyılarındaki hortumların daha çok kış aylarında gerçekleştiği görülmektedir. Bunların önemli bir kısmı küçük çaplı su hortumlarıdır. Ancak bölgede özellikle Ekim ve Kasım aylarında süper hücreli fırtınalarla ilişkili güçlü hortumların oluştuğu da gözlenmiştir.
Akdeniz’in yüzey sıcaklığı nispeten daha sıcak olduğu için, üst seviyelerdeki soğuk hava akımıyla beraber deniz yüzeyinden pompalanan sıcak ve nemli hava hortum oluşumunu kolaylaştırır ve sistemi derinleştirir.
Öte yandan, Karadeniz kıyıları deniz yüzey sıcaklığının ağustos ve eylül aylarında en yüksek olduğu için yaz sonu ve sonbahar başında daha sıklıkla ve genelde su hortum hadisesine tanık olmaktadır. Bu aylarda başlayan siklonik aktiviteler ile yukarı enlemlerden taşınan soğuk hava akımı, bu civarlarda da daha çok deniz kökenli hortum oluşumlarını tetikleyebilmektedir.
İç bölgelerde daha yıkıcı olan bu hortumlara özellikle Mayıs ve Haziran aylarında rastlanmakta ve bu aylarda yüzeye gelen güneş ışınımının artmasıyla beraber, zaten yüksek bir plato olan yerler çabucak ısınmaktadır.
Daha öncesinden eriyen karların etkisiyle, yüksek olan toprak neminden ötürü açığa çıkan buharlaşma kaynaklı gizli ısı oluşmaktadır.
Bu enerji ve atmosferin üst kısımlarındaki serin hava neticesinde meydana gelen güçlü konvektif bulutlar, küçük alanlarda hortumların oluşmasına neden olabilmektedir. Buna ek olarak, yüksek topoğrafyaya rağmen, güçlü Akdeniz siklonlarının getirdiği nemli ve sıcak hava, yukarı enlemlerden inen soğuk havayla karşılaştığında da yine Anadolu Platosu’nda hortumlar gözlenebilmektedir.
Bu güne kadar ülkemizde kayıt altına alınan ;Fujita ölçeğine göre sınıflandırılma F3 şiddetinde en az 4 hortum tespit edilmiştir.



18 Haziran 2004’te deniz etkisinden hayli uzaktaki Ankara’nın Çubuk ilçesinin Sünlü Köyü’nde meydana gelen ve 4 kişinin ölümüyle sonuçlanan hortum, 29 Mart 2010’da yine kara üzerinde Şanlıurfa Siverek’te meydana gelen hortum, kayıtlara geçen büyük çaplı ve hasarlara neden olan meteorolojik karakterli hadiselerdir.
Hortumların doğrudan “küresel iklim değişikliğinden” veya “dünyanın dengesinin bozulmasından” dolayı oluştuğunu söylemek şu an itibariyle zordur. Kayıtlardaki eğilime bakılarak bir iklim değişimi ya da değişkenliği üzerine yorum yapmak ise şimdilik çok mümkün değildir.
Ancak; İklim değişikliği diğer aşırı doğa olaylarının birçoğunda olduğu gibi, hortumların sıklaşmasında ve şiddetlerinin artmasına katkıda bulunan akla gelen ilk nedenler arasında sayılabilir.
Ancak yeteri kadar belgelenmiş olmamaları ve küçük alanlarda, saniye ve dakika kadar kısa zaman ölçeklerinde oluşmaları, hortumlar ile iklim değişikliği arasında bir ilişki kurmayı güçleştirmektedir.
Neler yapılmalı?
Bunda hava kütlelerinin sinoptik davranışları, coğrafi konum, küçük ölçekli süreçler, topoğrafik etkiler, vb pek çok faktör rol oynamaktadır. Bu yüzden şiddetli konvektif fırtınalar için ilgili bölgenin koşulları baz alınarak çalışmalar yapılmalı, bunların nerelerde hangi sıklıkla ve hangi şiddette meydana geldiği tespit edilmeli, ilgili klimatolojiler oluşturulmalı, meydana geldikleri çevre koşulları incelenmeli, ve elde edilen çıkarımlarla tahminlerde kullanılabilecek meteorolojik parametreler ve modeller geliştirilmelidir.
Bunlara ilave olarak,bu tür fevkalede (ekstrem) olayların uzun yıllar Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından kayıt altına alınan “Fevk Rasatları” nın kesintisiz tutulması da gelecek ile ilgili çalışmalarda büyük önem taşımaktadır.
TMMOB
METEOROLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
Faydalanılan kaynaklar:
Son Yorumlar