COP27: Tam bir enerji dönüşümüne ihtiyacımız var.

Küresel enerji sisteminin fosil yakıtlardan tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüştürülmesi ihtiyacı, giderek artan tehlikeli iklim değişikliği etkilerini önlemek için kritik bir öneme sahiptir. Bunun için gerekli olan tüm teknoloji var ama ne yazık ki zaman bizden yana değil.
Güvenilir hava, su ve iklim bilgilerine ve hizmetlerine erişim, enerji altyapısının dayanıklılığını güçlendirmek ve enerji geçişini desteklemek için giderek daha önemli hale gelecektir.
Bunlar, 15 Kasım’daki BM iklim değişikliği müzakereleri COP27’deki Enerji Günü’nde Dünya Meteoroloji Teşkilatı’nın temel mesajıydı.
WMO Genel Sekreter Yardımcısı Dr Elena Manaenlova, “Sera gazı konsantrasyonları rekor seviyelerde” dedi ve ekledi; “Tüm sektörlerde acil ve ciddi emisyon azaltımları olmadıkça, küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlamak imkansız olacaktır.”
Dr Manaenkova, Küresel Enerji Bağlantısı Geliştirme ve İşbirliği Örgütü (GEIDCO) ile BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi standında düzenlenen bir etkinlikte, “Her sektörde 2030 yılına kadar emisyonları en az yarıya indirebilecek seçenekler mevcut” dedi.
WMO’nun İklim Hizmetlerinin Durumu 2022 Enerji ile ilgili son raporu, Enerjinin, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi ve iklim değişikliğine ilişkin Paris Anlaşması’na verdiğimiz yanıtın tam merkezinde olduğunu gösterdi.
Enerji sektörünün küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık dörtte üçüne katkıda bulunduğu göz önüne alındığında, 2050 yılına kadar Net sıfıra ulaşmak için hızlı karbonsuzlaştırma hayati önem taşımaktadır. Hükümetler ve kamu hizmetleri güneş, hidroelektrik ve rüzgara geçiş yaparken, aşırı hava olayları da dahil olmak üzere arz güvenliğini sağlamaları gerekmektedir.
WMO’nun ev sahipliğini yaptığı İklim için Bilim Eylemi standındaki bir yan etkinlikte, İklim Hizmetlerinin Durumu 2022 Enerji hakkındaki raporunun bazı ana sonuçları sunuldu.
Güçlü iklim bilimine dayalı araçlar, enerji planlamacılarına ve politika yapıcılara tavsiyelerde bulunmak için esastır.
Genişleyen enerji sistemleri, hava ve iklim tehlikelerine giderek daha fazla maruz kalmaktadır. Bu nedenle, yerel iklim modellerinde gözlemlenen ve beklenen değişiklikler ve daha sık görülen aşırı hava olayları hakkında hem geçmiş hem de gelecekteki iklim senaryolarının neler ortaya koyduğunu yerel düzeyde değerlendirmek oldukça kritik önem taşımaktadır.
İklim değişikliği enerji güvenliğini riske atıyor: İklim değişikliği doğrudan yakıt arzını, enerji üretimini, enerji altyapısının fiziksel dayanıklılığını ve enerji talebini doğrudan etkilemektedir.
2020’de nükleer, termik ve hidroelektrik dahil olmak üzere küresel olarak üretilen elektriğin %87’si doğrudan su mevcudiyetine bağlıydı. Hidroelektrik kaynakları tipik olarak sıcak ve yağışsız koşullarda zarar görür, ancak nükleer ve fosil yakıtlı enerji santralleri de bundan farklı değildir.
Bu tür iklim kaynaklı olayların üretim potansiyeli ve verimliliği, iletim ve dağıtım ağlarının fiziksel dayanıklılığı ve talep kalıpları üzerinde etkisi vardır. Birçok ülkede, sıcak hava dalgaları ve soğuk hava dalgaları, orman yangınları, kasırgalar ve sel gibi aşırı hava koşulları, büyük ölçekli kesintilerin başlıca nedenidir. Bunlar, tüm paydaşlar için büyük ekonomik kayıplara neden olur ve uyum önlemlerine yatırım yapmaz ve dayanıklılık oluşturmazsak maliyetlerin daha da artması beklenmelidir.
İklim eylem planları enerjiye öncelik vermelidir:
COP27’de Enerji Günü
Bu risklere rağmen, hükümetler tarafından Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (UNFCCC) sunulan iklim eylem planlarının sadece %40’ı enerji sektöründe adaptasyona öncelik vermektedir. ve buna bağlı olarak yatırımlar da son derece düşüktür.
Ülkeler tarafından verilen mevcut taahhütler, Paris Anlaşması tarafından belirlenen – küresel ısınmayı 2 °C’nin oldukça altında sınırlandırma – 2030 yılına kadar ihtiyaç duyulan emisyon azaltım miktarında %70’lik bir boşluk bırakarak, hedeflere ulaşmak için gerekenlerin çok gerisinde kalmaktadır..
Yenilenebilir enerji taahhütleri, 2 °C hedefini canlı tutmak için gerekenin yarısından daha azını temsil etmektedir.
Düny

a, SDG 7’de belirtildiği gibi 2030 yılına kadar uygun fiyatlı, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerjiye evrensel erişim hedefine açık bir şekilde ulaşamayacak durumdadır.
Yenilenebilir enerji sistemleri hava ve iklime bağlıdır, bu nedenle temiz enerjiye geçiş, enerji güvenliğini sağlamak ve Net Sıfır’a ulaşmak için daha iyi iklim bilgileri ve hizmetleri gerektirir.
Son Yorumlar