Kamuoyuna ve Basına Duyurulur

tarafından gönderildi

BASINA VE  KAMUOYUNA…

YAŞANAN SEL, DOĞAL AFET DEĞİL EGEMEN MANTIĞIN TOPLUMA HER ALANDA YAŞATTIĞI KAOSTUR

Öncelikle hayatını kaybeden insanlarımız için; Meteoroloji Mühendisleri Odası Adına Allahtan Rahmet,  geride kalan kederli ailelerine sabır ve sağlık dolu bir yaşam dilediğimizi belirtmek istiyoruz..

24 Ağustos 2015 tarihinde Hopa‘da Meydana gelen ve sekiz yurttaşımızın hayatını kaybettiği sel felaketi son olmayacak; hükümetlerin bilime mühendisliğe, meslek odalarına egemen bakış açıları değişmedikçe katlanarak devam edecektir. Dere yataklarında yapılaşma, çarpık kentleşme, yanlış debi hesabı sonucu gereğinden büyük yapılan HES’ ler, kullanılmayan meteoroloji bilimi, kullanılmayan risk haritaları…. Egemen anlayışın, planlama mantığı mühendislere, mimarlara, şehir plancılarına at gözlükleri ile bakışı bu iken doğal olayların toplumsal afetlere kaoslara dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır.

Küresel İklim değişimi, ozon tabakasındaki seyrelme, fırtına, su baskınları  sel, taşkın, kuraklık, hortum, sıcak hava dalgaları, yıldırım bunun gibi meteoroloji karakterli doğal afetlerin hayatımızı daha çok etkileyeceği defalarca tarafımızdan sürekli anlatılan ve bildirilen bir gerçekliktir. Uzun vadede meteoroloji ve hidrometeoroloji karakterli doğal afetler insanlığı daha çok etkileyecektir. Bilime, mühendisliğe planlamaya çarpık bakış açısı değişmez ise maddi ve manevi kayıplar  ne yazık ki her olayda daha da artacaktır.

Diğer taraftan meslek odalarının basın açıklamalarında belirttiği HES, Rant, Yollardaki derelerin denizle buluşmasını engelleyen Menfezler, çarpık şehirleşme, doğayı tahrip etmek gibi tüm yazılanlar realitedir. Ama ne yazık ki hepsinin altında mutlaka bir mühendisin imzası vardır. Bu yapılar yapıldığında hangi mühendislik grupları ÇED’ lere, yapılara “olur” imzası atmıştır. Meslek odaları bu konuda denetici olabilmişlermidir ?

Sorun onlarca yılın birikimidir. Kamusal denetimi yapması gereken mimar mühendis, şehir plancı odalarına merkezi ve yerel yönetimler tarafından kolaylık sağlanmadığı gibi engeller çıkarılmakta, meslek odalarının hareket alanları daraltılmakta, mesleki ve kamusal alan denetimi zorlaştırılmaktadır. Olur olmaz her projeye imza koyarım diyen “mimar” “mühendis” “şehir plancıları”  bir türlü engellenememektedir…

Hopa sel felaketi bir diğer gerçeği de su yüzüne çıkarmıştır. Yetkililerin yağış ile ilgili olarak verdiği rakamlar ne yazık ki birbirini tutmamaktadır. Sayın Vali ..”daha önce Hopa da böyle yağış görülmedi”  metre kareye 250 Kg yağış düştü şeklinde açıklama yaparken bir başka yetkili 255 Kg dedi.

MGM kayıtlarına göre 215 Kg civarında yağış düşmüştür. Bu yağışın 190 kg civarı ilk altı saatte  gerçekleşmiştir.

Daha önce böyle yağış görülmedi diyen yetkililer bu bilgiyi kimden aldılar bilmiyoruz ama Hopa da  1988 yılında 263,8 Kg, 2012 yılı 23 Eylül tarihinde 338,7 Kg yağış kaydedilmiş. Dün itibari ile Hopa da Ağustos ayının yaklaşık  15 günü şu yada bu miktarda yağış almış. 22 Ağustos ta 30 Kg civarı, 23 Ağustosta 68 kg civarı yağış alan bir yere 24 Ağustosta ise 215 Kg civarı bir yağış düşmüştür. Toprağın suya aşırı doygun olması sel felaketinin oluşmasında nedenlerden bir tanesidir.

NE YAPILMALI

“Taşkın Yönetim Planları” en kısa zamanda hazırlamadır

Başta Belediyeler ve  imar planı yapma ve onama yetkisine sahip idareler “Taşkın Tehlike ve Taşkın Risk Haritalarını” baz alarak dere yataklarına ve heyelan alanlarına imar ve yapılaşmaya açılması önlemeli, taşkın anı ve sonrasında yapılacak olan çalışmaları Taşkın Yönetim Planları kapsamında tek tek belirlemelidir.

Hazırlanacak olan Taşkın Yönetim Planları gereği taşkın öncesinde dere yatakları üzerinde yer alan yapılar kamulaştırılarak boşaltılması gibi risk ve zarar azaltma çalışmaları bir an önce yapılmalıdır. Dere yatakları üzerinde yer alan köprü, menfez vb. mühendislik yapıları hazırlanan Q100 ve  Q500 taşkın risk haritaları baz alınarak planlamalı ve inşa edilmelidir. Kentsel veya kırsal yerleşim birimlerinin içinde veya kenarlarında yer alan dere yatakları korumalı ve kontrol altına alınmalı, ilgili idareler tarafından sürekli kontrol edilerek dere yataklarının moloz vb. malzemelerle dolması/ doldurulması engellenmeli ve sürekli temizlenmelidir.

Küresel İklim Değişikliğine bağlı olarak taşkın gibi meteorolojik kökenli doğa kaynaklı afetlerin şiddetinde, sıklığında ve etkisinde önemli artışların beklendiği on yıllardır bilinmektedir. Gelişmiş ülkeler; örneğin Avrupa Birliği Taşkın Direktifi ile, küresel iklim değişimi ile birlikte artan hidro-meteorolojik afetlerin etkilerinden korunmak için, öncelikle taşkın yönetim planlarını geliştirmeye ve güncel ihtiyaçlara yanıt verebilecek hale getirmeye çalışmaktadırlar. Merkezi ve yerel yönetimler bu konulardaki çabalarını arttırarak Taşkın Yönetim Planları kapsamında “TAŞKIN TEHLİKE HARİTALARI VE TAŞKIN RİSK HARİTALARI“nı güncellemiş, gerçek zamanlı TAŞKIN ERKEN UYARI VE TAHLİYE SİSTEMLERİ kurarak vatandaşlarının bundan etkilenmelerinin önüne geçmişlerdir.

Ülkemiz bu konuda da çok geriden gelmektedir.

Şimdi soruyoruz, tüm afetsellik gerçekliğimize rağmen hangi hükümet veya hangi yerel yönetim Doğu Karadeniz Bölgesinde bir Taşkın Yönetim Planı kapsamında “TAŞKIN TEHLİKE HARİTALARI VE TAŞKIN RİSK HARİTALARI“nın hazırlanmasını kendine görev edinmiştir? Bu kapsamda belirlenen yapısal ve yapısal olmayan taşkın risklerini azaltmak için ne yapmıştır? Hangi merkezi veya yerel idari birimi gerçek zamanlı “TAŞKIN ERKEN UYARI VE TAHLİYE SİSTEMİ“nin kurulmasını sağlamış ve çalıştırmıştır?

Unutulmamalıdır ki; RİSKE karşı alınacak tedbirler ve önlemler için harcanacak emek ve para AFET  den sonra harcanacak emek ve paradan çok daha azdır.

Saygılarımızla…

TMMOB METEOROLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI

YÖNETİM KURULU

Facebook
Twitter
YouTube
Instagram